Eski okült bir deyiş “V.İ.T.R.İ.O.L.; Visita Interiora (Interiorem) Terræ (Tellus) Rectificando Invenies Occultum (Operae) Lapidem” der. Ünlü bir simya deyimidir bu. Anlamı ise “Dünyanın derinliklerini (içini) ziyaret et, damıtırken (arıtırken) gizli taşı (felsefe taşı’nı) bulacaksın.”dır.
Basilius Valentinus 15.yy simyası olarak bu deyişi bize aktaran kişilerdendir. Gizli taştan kasıt, felsefe taşıdır.
Simyaya göre felsefe taşı, aydınlanmanın sembolüdür. Simyacıların asıl amacı felsefe taşını yaratmaktır. Bunu bulmak için ateşle taşları sürekli arıtırlar ve damıtma işlemleri ile iksirleri, bitki özlerini saflaştırırlar.
Ve bilirler ki aslında taşları ateşle arıtırken, arındırdıkları taşlar değil kendi ruhlarıdır. Bitki özlerini çıkarıp, damıtırken, ruhlarını tüm yüklerinden saflaştırırlar. Bütün bunlar pratik çalışmalar içerir.
En nihayetinde söylenceye göre taş en mükemmel haline ulaşır yani felsefe taşına. Felsefe taşı, ölümsüzlüğü verirken, her maddeyi altına çevirme gücüne de sahiptir. Bu da aslında sembolik bir anlatımdır. Simyacılar, kendi içlerindeki en öze, en dibe inerek, arınmanın sembolü olan ateş ile ruhlarını arındırmış ve nihai bilgeliğe, aydınlığa ulaşmayı hedef almışlardır. Altın, bilgeliğin, aydınlanmanın sembolüdür simyada.
Bu yüzden felsefe taşı aydınlanmış, bilgeleşmiş, O’na ulaşmış insanı anlatmaktadır. Vitriol söylencesinin temel felsefesine göre kişi ateşte arınmadan, cehenneme inmeden ve nihayetinde öze dönüşmeden aydınlanamaz. Bu biraz sancılı bir süreçtir çünkü yüzleşmeler, kökten değişimler, dogmaları yıkıp, hakikatin ışığına gözünü açmak demektir. Derine inme süreci ise batıda “cehenneme iniş” veya daha mitik anlamda -gizem kültlerinin inisiyasyonlarında- “yeraltına iniş miti” olarak karşımıza çıkar.
Efe Elmas
2012