Yoga Asanalarında Hayvanlar
Her hayvanın insanlara vereceği çok kutsal hediyeleri, öğreteceği çok derin ve değerli bilgileri vardır. Hayvanlar egolarıyla sınırlandırılmış canlılar değildir, bu dünya üzerinde var oldukları ilk andan bu yana içgüdüsel olarak yaşarlar ve içgüdülerini kullanarak hayatta kalma mücadelesi verirler. Bu yüzden hayvanların, eyleme geçmek için yalnızca sayısız çevresel ve toplumsal faktör dolayısıyla sınırlandırılmış zihnini kullanan biz insanlara öğretecekleri çooook şey vardır.
Sizce neden bazı yoga pozlarına hayvan isimleri verilmiştir? Pek çok yogi ve yogininin iddia ettiğinin aksine, evrende her şeyin bir nedeni vardır ve her şey neden sonuç sürecinden geçerek evrende var olur. Bu soruya ve daha pek çok neden sorusuna “bilmiyorum” demekten korktukları ve araştırma yapmaya üşendikleri için “ehh bazı şeylerin nedeni de yoktur, bazı şeyler nedensiz var olur” gibisinden kaçamak cevaplar veren kişiler olacaktır elbette. Hepiniz karşılaşmışsınızdır “benzer benzeri çeker”, “benzer benzeri yaratır” gibisinden cümlelerle tanımlanan sıradan ama çok güçlü bir ifadeyle. Evet, o poz o hayvana benzediği için pozun ismi öyledir, bakın çok basit bir cevap. Ama benzerlikleri yakalamak beraberinde pek çok şeyi getirir. İnsanlar hayvanların güçlerini deneyimlemek için çeşitli spiritüel öğretilerde bu hayvanları taklit etmişlerdir. Kimi zaman kendilerini o hayvanın derisiyle postuyla sarmalamış kimi zaman da o hayvanın seslerini ve hareketlerini taklit etmiştir bunu yapabilmek için. Yogada bir pozun hayvan pozu olmasının da bununla bağlantılı olarak elbette bir nedeni vardır. Hayvan pozları ruhumuzun o hayvanın izlerini taşıyan ama modern hayatın baskıladığı güçlü yönleriyle tekrar bağlanmamızı ve o hayvanın gücüyle kademeli olarak bağlantı kurmamızı sağlar. Bunu yapmak çok basittir ve karmaşık bir teknik gerektirmez. Sadece o poza bu bilginin farkında olarak girin ve pozda nefeslerinizle kaldığınızda kendinizi o hayvanın yerine koyun, tüm duyularınızla o hayvanı imgeleyin. Nasıl göründüğünü iç gözünüzle görmeye çalışın, sesini duyun, nerede yaşadığını, nasıl hareket ettiğini, nasıl bir enerjisi olduğunu hissedin.
Örnek olarak çok temel pozlardan olan kobra pozunu ele alalım. Kobra gövdesini yerde sürükleyerek ilerler ama net bir şekilde görebilmek için ön gövdesini kaldırıp gökyüzüne uzanması gerekir. Biz de yaşamda kafamızı kaldırmadan sürekli türlü türlü işlerle ve teknolojik oyuncaklarla yuvarlanıp (sürünüp mü deseydim acaba) gidiyoruz ve bir şeyleri fark etmek için arada kafamızı kaldırmamız gerekiyor. Maddesel ve dünyevi hayattan kafayı kaldırıp bilinmeyen spiritüel hayata göz atmak inanç ve cesaret ister. Üst beden yerden yükseldiğinde ve kalbin hizasında bakışlarımızı karşıya diktiğimizde yüzleşeceğimiz her neyse onunla yüzleşmeye hazır olmalıyız. Gözlerimiz ve üst bedenimiz bu fark edemediğimiz gerçeklikle karşı karşıya kaldığında, diğer bir taraftan da alt bedenimiz bilinçli olarak zeminle bağlantılı, bedenin izin verdiği ölçüde sağlam olmalı ve köprü görevi görerek bu iki gerçekliğin geçişini sağlayan bel omurları rahat olmalıdır.
Kobranın vahşi doğası tabii ki görmezden gelinemez. Kobra (aslında genel olarak yılan), hem yapıcı hem de yıkıcı yönü çok güçlü olan bir hayvandır. Beraberinde çok büyük bir şifa veya çok acılı bir ölüm getirebilir. [Yazının sonuna hayvanların sembolizmasını eşsiz ve muazzam bir şekilde anlatan, bir hayvanı araştırdığımda baktığım ilk (çoğu zaman tek 😀 ) kaynak olan bir kitap ekledim. Kesinlikle alıp okumanızı tavsiye ederim.] Diğer yoga pozları gibi kobra pozu da bedeniniz için çok şifalı olabilir veya belinizi kırıp ölebilirsiniz (şaka). Kobra, tıpkı günlük hayatın çeşitli engelleri gibi aniden ve ölümcül bir güçle karşınıza çıkabilir. Yaşamın bu güçlerinin ve/veya niteliklerinin gereğinden fazla etkisinde kalmadan hayatınızda ve bedeninizde akmasına izin verin. Bu süreç beraberinde çok büyük bir değişim ve dönüşümü (eğer havalı bir yogacı olmak isterseniz bunu transformasyon olarak da telaffuz edebilirsiniz) getirir, bu da yılanın doğuştan sahip olduğu derisini değiştirme özelliğidir. Değişimi kucaklayamayan, derisini değiştiremeyen kişi olduğu yerde kalır ve bir adım öteye gidemez, bu da yaşamında pek çok şeyin akışını tıkar. Yaşamın doğası değişim ve dönüşümdür. Siz de değişimle olan ilişkinizi sorgulayın. Değişimden korkmak, ölümden korkmak, bir şeylerin bitmesinden ve geride kalmasından korkmak hayatı tam anlamıyla yaşamaktan bizleri alıkoyar.
– Yukarıda bahsettiğim kitap sevgili Ayşe Nilgün Arıt’ın Şamanizmde Kutsal Rehberler “Nagual Sembolizmi” adlı kitabıdır.
Özenç Irmak
Etiketler: Yoga, asana, şamanizm, hayvanlar, sembolizm