“Blót” kelime anlamı olarak kurban, tapınım anlamına gelmektedir ve kanlı kurban ritüelleri için kullanılan bir terimdir. Eski kuzey kültürlerinin inançlarında blót ritüelleri en çok pratik eden ritüellerden biriydi. Tanrılara, ata ruhlarına, doğa ruhlarına verilen adakların en büyükleri kan adakları olarak gerçekleşirdi. Genelde ekinoks ve gündönümü zamanlarında bu ritüeller yapılsa da savaş, kıtlık gibi zamanlarda da ara ara yapılırdı. Özellikle 21 Aralık (Yule) sabbatı civarlarında en büyük kurban töreni (alfáblót) gerçekleştirilirdi. Yaşamın ve zenginliğin kaynağı olan kanın bolca akıtıldığı bu seremoniler için başta at ve küçükbaş hayvanlar olmak üzere çeşitli hayvanlar kesilir, kanları “hlaut kasesi” denilen kan kaselerine doldurulur ve daha sonra bu kan, sedir gibi dört mevsim yeşil kalan diken yapraklı bir ağacın dalı yardımıyla (bu ağaçlar ölümsüzlüğü temsil ettiği için) ritüelin amacına göre toprağa, savaşçılara, liderlere, ritüele katılan herkese, kutsal mekanlara ve altarlara serpiştirilirdi. Daha sonra hayvanın etinin bal likörleri ve biralar eşliğinde yenildiği büyük ziyafetler yapılırdı.
Eğer genel bir blót ziyafetiyse önce zafer için Odin’e, huzur ve bereket için Njörd, Freyr ve Freyja’ya, sonra ata ruhları ve doğa ruhlarına kadeh kaldırılırdı. Ritüel eğer özellikle Odin için düzenleniyorsa mutlaka kurbanlardan en az biri savaşlarda esir alınan insanlardan biri veya topluluk içinde gönüllü olan biri olurdu ve kanları öncelikle savaşçılara, rahip ve rahibelere, tapınaklara ve savaş aletlerine serpiştirilirdi. Freyr veya Thor için düzenleniyorsa kurban özellikle iyi besili hayvanlar olur ve toprağa ve çiftçilere serpiştirilirdi. Bunun dışında başta İsveç’te olmak üzere çok aralıklı tarihlerle yapılan büyük blót festivalleri vardı. Bunlar 9 yılda bir yapılır ve insan da dahil olmak üzere coğrafyada yer alan her hayvandan 9 erkek seçilir ve kutsal alanlarda hepsi aynı anda kesilir ve gömülürdü (9 rakamının kuzey toplumlarının inançlarındaki önemine daha önceki yazılarımda değinmiştim).
Blót seremonileri, kurbanlarının kesilip kanlarının dağıtılmasına kadar, sadece goder (rahip), völur (rahibe) veya yine toplumda inanç konusunda önemli bir yere sahip olan lider tarafından gerçekleştirilirdi. Bu yüzden tabii ki runeler seremoniye dahil edilirdi. Öncelikle kan kaselerinin etrafına tek tek tüm runeler çizilirdi. Böylelikle iki dünya arasında köprü olan runeler sayesinde insanların istekleri ve arzuları (bereket, zafer ya da sadece şükran) daha tanrısal bir boyuta taşınırdı. Daha sonra kurban edecekleri hayvanlara seremoninin niteliğine uygun runeler çizilirdi. Örneğin doğanın, bereketin, cinselliğin tanrısı Freyr için yapılan bir blót ritüelinde boynuzlu ve iri bir büyükbaş hayvan üzerine Freyr ve bereketle ilgili rune sembolleri çizilirdi ve bu runeler sayesinde hayvan Freyr’in, dolayısıyla bereketin gücünü taşıyan bir aracı konumuna gelirdi. Yaşamını temsil eden kanının artık bereketin taşıyıcısı olduğuna inanırlardı. Hayvan kesildikten sonra bereketle dolu kan tarlalara ve çiftçilere serpilir, insanlar bu kanla ellerini bularlardı. Hayvanın etinin bir kısmı pişirilip yenir, özellikle runelerin çizildiği yerlere öncelik vermek kaydıyla bir kısmı da yine toprağa dökülürdü. Doğurganlık için yapılacaksa yine doğurganlık, kadın ve çocuklarla ilgili runeler hem damızlık ve dişi olan bir at üzerine hem de doğurganlık dileyen kadının rahminin üstüne völurlar tarafından runeler çizilir ve kadın kesilen atın kanında yıkanırdı.
Günümüzde blót ritüelleri bazı neopagan topluluklar tarafından hâlâ devam ettirilmektedir ancak bu eski zamanlardaki kadar büyük çapta yapılmaz. Sadece bir hayvan kesilip yine her mevsim yeşil kalan (evergreen) bir ağacın dalıyla kanı katılımcılara ve altarlara serpiştirilir veya özellikle Odin’e dua edilecekse her katılımcı birkaç damla kanını runelerin çevrelediği kan kasesine damlatarak seremoninin başlangıcı yapılır.