Vikinglerin ve Vikinglerden önce çiftçilik yapan eski İskandinav halklarının ölü ve ölü gömme ritüellerine bir şekilde denk gelmişizdir. Tarihi metinlerde, filmlerde ve dizilerde ölülere duyulan saygıya, ölenlerin tekne şeklinde özel hazırlanan mezarlara gömüldüğüne, toplumsal statüsü göz önünde bulundurulmadan kişisel eşyalar, adaklar ve öte alemde eşlikçi olan hayvanların parçalarıyla birlikte ölenlerin okyanusa açılan teknelerde yakıldığı sahnelere şahit olmuşuzdur. Ancak Danimarka’da yapılan arkeolojik kazılar eski İskandinavların ölü ritüelleri ve ata tapınımı geleneklerine yeni bir ışık tutmuştur.
Kazılarda Demir Çağı’ndan Vikingler döneminin bitişine kadar pek çok zamandan kemik (özellikle kafatası) kalıntıları çıkarılmıştır. Bunların arasında en ilginç olanıysa 8.yüzyıla ait, üzerine elder ve younger futhark runelerinin işlendiği, kafatasının bir bölümüne ait bir kemik parçasıdır. Üstünde runelerin kazındığı bu kemik parçasına “Odin’in Kafatası” ismi verilmiştir. Kazılan runelere ve kemiğe açılan deliğe baktığımızda kemik parçasının ataların ve tanrıların desteğiyle yaralanmalardan koruyan bir şifa tılsımına dönüştürüldüğünü anlayabiliriz. Kafatasında yazı olan yerler younger futhark ağırlıklıyken ritüel amaçlı kullanılan tekrar eden runeler elder futharktır. Kemikteki runeler ve muhtemel çevirisi (daha önceki yazılarımda ritüelistik ve büyüsel amaçla kullanılan runelerin çoğunlukla linguistik olarak anlamlı olmadığını yazmıştım) şu şekildedir:
ᚢᛚᚠᚢᛦᚼᚢᚴᚢᚦᛁᚾᚼᚢᚴᚺᚢᛏᛁᚢᛦ ᚺᛁᚼᛚᛒᛒᚢᚱᛁᛁᛋᚢᛁᚦᛦ ᚦᚼᛁᛗᚼᚢᛁᚼᚱᚴᛁᚼᚢᚴᛏᚢᛁᚱᚴᚢᚾᛁᚾ ᛒᚢᚢᚱ
Ulfr (Fenrir) ve Odin ve Tyr. Buri bu ağrıyı dindirsin. Ve cüce yenilir. Bóurr (bu boşluk/delik anlamına gelir).
Cüce burada ağrıya sebep olan her neyse onun imgesel olarak rünik şiire yansımış halidir. Odin’in kafatasına şifalı runeleri çizip dostu Mimir’in kesilen kafasını dirilttikten sonra öte alemden bu kafa totemi aracılığıyla haber alması miti bu tür ritüellere ilham olan mitlerden biridir.
Bunun dışında, çıkarılan kemikler genelde evin belli yerlerine ve bahçelere gömülmüş kemiklerdir. Kadim halkların inanışlarında ölüm sadece fiziksel olarak gerçekleşir ve ölen kişiler ata ruhları olarak hayatta olanlara destek olurlar. Kemikler, kafatasları, hatta tüm iskelet evin sunak yerlerinde uygun koşullarda saklanır. Evlere ve bahçelere gömülen kemiklerin alanı koruyacağına, ölen çocukların kalıntılarının da evdeki neşeyi ve huzuru daimi tutacağına inanılır. Ata tapınımı çok daha uzun ve derin bir konu olduğu için başka bir yazıda buna ayrıca değineceğim. Kemiklerin bu amaçla gömülmesi araştırmacılara göre, bizim batı zihniyetimizle algılayabileceğimiz bir durum değildir. Bize tuhaf veya ahlak dışı gelebilen bu pratikler kadim halkların inançlarının merkezinde olan ve hayati önem taşıyan pratiklerdi. Atalara saygı olmadan toplumun yok olacağına inanırlardı.