Gece Masalcısı ve İlham Perisi

Gece Masalcısı ve İlham Perisi

 

Güzel masallar anlatmak nasıl mümkündür? Masal anlatıcıları bunca masalları nasıl akıllarında tutarlar ve tam yeri ve zamanı geldiğinde masallar nasıl can bulur ve tam da bizi kalbimizden vurur?

Rafik Schami’nin  Gece Masalcısı kitabındaki masalcısı Salim bunu “Çölün bir lütfu.” diye açıklıyor.

Bir gün Salim’in büyük büyük dedesi çölden geçerken çölün sesini duymuş. Çölün üzerinden gelip geçenler onu büyüleyici bulsalar da hiç birisi orada uzun kalmak istemezmiş.  İmdat çığlıkları atsa da kimse dönüp bakmaz, oradan sağ salim kurtulduklarına şükredip yollarına devam ederlermiş.

Ancak Salim’in büyük büyük babası Salim çölün imdat isteyen çığlıklarını duymuş ve oradan öylece gitmek istememiş. Çölü yalnız bırakmak istememiş ve böylece kendi de yalnızlığa alışmış. Çocukları, torunları hep çölde büyümüşler ve yalnızlıklarını rüyalar görerek unutmaya çalışmışlar. Çöl de kendisinin sesini duyan bu adama ve onun ailesine tüm renklerin en güzelini; kelimelerin gizemli rengini armağan etmiş. Kelimelerin sihri sayesinde tüm alemler orada kumların üzerinde can bulmuş. Böylece Salim’in soyundan gelen herkes bu muhteşem yetenekle donatılmış ama arabacı Salim bunu içlerinden en iyi yapanmış. O kadar çok masal bilirmiş ve hepsini de öyle ustalıkla ve tatlı dille anlatırmış ki herkes onun arabasına binmeyi tercih edermiş.

Peki Salim’in bu masal anlatma yeteneği sadece çölün lütfu mu? Bu işte başkalarının da parmağı yok mu?

Bir gece Salim uyurken bir misafir gelmiş gözlerinin önüne, hayal mi gerçek mi bilinmez ama bir masalcı için de hayal ile gerçek arasında çok bir fark olmamalı.  Bu Salim’in ilham perisiymiş ve Salim de o zamanlar yaşlı bir masalcıymış artık, perisi de yaşlanmış ve yorulmuş. Salim iyi bir masalcıymış ama bazen anlatırken ipin ucunu karıştırırmış işte Salim’in yaşlı ilham perisi de artık yorulmuş bu kelimelerin arkasını toplamaktan ve emekliye ayrılmaya karar vermiş. O gittiğinde Salim de dilsiz kalacakmış ama ilham perisi Salim için Periler Kralıyla konuşmuş ve eğer bu güne kadar işitilmemiş 7 hikâye dinlerse dili açılacak ve kendisine yeni ve genç bir ilham perisi verilecekmiş ama şimdilik son yirmi bir kelimesi kalmış Salim’in.

Yeteri kadar meraklandığınızı düşünüyorum,  hikâyenin geri kalanını anlatmayacağım bundan sonrasını kitabı okuyarak öğrenebilirsiniz.

Rafik Schami, Suriye’li bir yazar ve Gece Masalcısı, Binbir Gece Masalları tadında bir hikâye. Anlatılan masallar, masalların birbirileri ile olan bağlantıları açısından okuru içine çeken ve her bir öykünün sonunda da durup düşündüren yanları var. Güncel olanla bağlantısını koparmadan masal zamanına uzanan anlatımı ile keyifle okunacak bir eser.

Beni ise bu kadar ilgilendirmesinin sebebi bir masalcı olarak kendime sorduğum sorular ve bazen kapıldığım korkular.  Salim’in ilham perisinin gidişi ve dilsiz kalışı beni bunları düşünmeye itti. Gerçekten de Salim ilham perisi olmasaydı o masalları anlatamayacak mıydı? Peki ilham perisi gerçekten var mı? Yaşlanırlar ve emekliye ayrılırlar mı? İlham perisi gittiğinde dilsiz kalmak ne demek?

Şimdilerde bazılarımız ilham perilerinin varlığını kabul etse de büyük bir çoğunluk bunu çocukça buluyor olabilir ama Antik Yunan’da yaşasaydık hepimiz mutlaka eserlerimizin başında ilham perilerine methiyeler düzerdik, onlara adaklar verirdik ve onları anmadığımızda cezalandırılacağımızı bilirdik.

Dokuz tane ilham perisi olduğu bilinir ve bunlar Zeus ile Mnemosyne’nin kızlarıdır. Zeus; Göklerin, şimşeklerin, yıldırımların Tanrısıdır Mnemosyne ise hafızanın, belleğin, sözlü kültürün Titan Tanrıçasıdır. Zeus, Kronos’u yendikten sonra zaferlerinin unutulmasını istememiş ve bir çoban kılığına girerek Mnemosyne ile dokuz gece birlikte olmuş ve birlikte olduğu her gece de bir ilham perisi doğmuş.  Thalia, Urania, Melpomene, Polyhymna, Erato, Calliope, Clio, Euterpe, Terpischore her biri bir sanat ve bilim dalı ile ilgilenen ilham perileri. Onlar, göksel alemden gelen esinleri yeryüzünde seslerini duyan ve bunları iletmeye hazır insanlara getiriyorlar. İlyada ve Odessia destanlarının anlatıcısı Homeros’un ilham perisinin Calliope olduğu bilinir çünkü o epik şiirin ve destanların perisidir.

Gece Masalcısındaki ilham perisi, bir tek kişi ile ilgileniyor ve hikâye bu ya o da yoruluyor. Antik Yunan’da ilham perileri herkesle ilgilenir ve ölümsüzdürler. Onlar, göksel hikâyelerin ve gizli hakikatlerin unutulmaması için insanoğlunun yanındadır. Hafif kanatlarıyla birer mesaj getirendir.

Bu durumda bir sanatçı bir işi bitiremediğinde bu ilham perisinin gelmemesi sebebiyle mi oluyor? Ya da yaptığı her şey ilham perisinin sayesinde mi? Kendisinin bu noktada hiç bir rolü yok mu?

Esin, hafif bir rüzgar gibi toprağın üzerinde dolaşırken, hikâyeleri duyurmak için insanların kulaklarına fısıldar. Bu hikâyeleri duymak, duyduğumuz hikâyeleri anlatmak, yazmak, çizmek, çalmak, yontmak bizim görevimiz. Burada da özgür irade devreye giriyor. Hissettiklerimizi, duyduklarımızı, gözlerimizin önüne gelen hayalleri elimizin hüneriyle ne kadar çok birleştiriyoruz. Ne kadar çok çalışıyoruz sanatımızın üzerine.

Salim’in derdinin dermanı, hiç dinlemediği yedi hikâye dinlemekti. Onun da ilham perisi ölümsüzdü, yaşlanan şey “dinleme becerisi”idi Salim duyduğu tüm hikâyeleri arabacı iken dinlemişti, arabacı iken kendi bir hikâye anlatsa yolculardan iki hikâye dinlerdi ve dinledikleriyle kendi gözüne görünen, kulağına fısıldananları birleştirirdi. Salim emekli olduğunda hikâye anlatacak kimse kalmadı ve belki o da dinlemeye ihtiyacı olmadığını düşündü. İşte onun derdinin dermanı dinlemekti çünkü anlatmakla dinlemek ahretlik dost gibidir. Biri olmadı mı diğeri olmaz. Ne zaman yeniden dinlemeye başladı o zaman dili açıldı ve ilham perisi sonsuz sağlığına ve gençliğine kavuştu.

Şimdi biz de ilham perimizi nasıl bulacağımızı düşünüyor olabiliriz, ilham perisine inanmıyor da olabiliriz ama biliyoruz ki ta içimizde eserlerimizi üretirken, yaratıcı bir işle uğraşırken, yeni bir fikir bulmuşken bize fısıldayan bir ses var. Onu duymak, ondan gelenleri aktarmak bizim elimizde. Duymayı seçtiğimiz her şeyi duyarız. İlham perimiz bize ulaşamıyorsa, çok yaşlanmış ve yorulmuşsa belki de ihmal ettiğimiz bir şeylerler vardır. Belki de o ihmal ettiğimiz şey sadece “dinlemek” kadar basit bir şeydir.

Henüz Yorum Yapılmamış

Cevap Yaz

E-Posta adresiniz paylaşılmayacak.