Her Anlatım Anlatıcısıyla Şekillenir

her anlatım anlatıcısıyla şekillenir

Masal okumayı sevenler ya da masal anlatıcılar iyi bilirler;  bir masalın birden çok versiyonu okumalarımızda karşımıza çıkar. Bugün kitaplığımın önünde durup masal raflarına bakarken bir tanesini seçip okumak geldi içimden. “Dilenci Kral ve Mutluluğun Sırrı” kitabını elime aldım. Bu kitapta bir anlatıcının sesini kaybetmesi ve bu süreçte yaşadıkları anlatılıyor. Oradan rastgele bir sayfa açtım ve karşıma “Çilek” hikâyesi çıktı. Daha önce de okumuş ve başka kişilerden de farklı versiyonlarını dinlemiş olduğum bir hikâye. Ancak bu sefer okuduğumda bende farklı hisler uyandırdı. Üzerine düşündüğümdeyse, uzun zamandır gündemimde olan anlatıcı ve anlatım farklılıkları konusu yeniden karşıma çıkmış oldu.

Sizlerle bu hikayeyi kısaca paylaşmak istiyorum.

 

her anlatım anlatıcısıyla şekillenir 2Zen rahibinin anlatıldığı hikâyede; geç kaldığı için kısa yoldan gitmeye çalışan rahibin dar bir patikaya girişi, oradan da kendini bir uçurumun kıyısında bulduğu anlatılır. Rahip tam manzaranın güzelliği ile büyülenmiş uzaklara bakarken bir kükreme duyar, arkasında bir kaplan vardır. Korkuyla bir adım atar ama talihsizlikle aşağı doğru düşerken eliyle bir dala tutunur. Bu sırada hikâyeye başka bir kaplan ve tutunduğu dalı kemiren bir fare de eklenir. Rahip iyice zor durumda kalmıştır. Tam bu sırada başka bir çözüm yolu var mı diye etrafına bakınırken yeşil yaprakların arasında gözüne küçük kırmızı bir dağ çileği ilişir. Dağ çileğini koparıp ağzına attığında aklında tek bir düşünce vardır Hayat ne kadar tatlı.

 

Belki bu hikâyenin farklı versiyonlarını duymuşsunuzdur siz de.

Abbas Kiyarüstemi’nin “Kirazın Tadı” filmindeki bir sahnede, yaşlı bir adamın kendi intiharını ve vazgeçişini anlattığı sahnede de buna benzer bir anlatım vardır.

her anlatım anlatıcıyla şekillenir 3

Hayattan bunalan, ekonomik zorluklarla başa çıkamayan adam kendini gün doğmadan önce bir dut ağacına asmaya karar verir. Orada boynunda ip öylece dururken ve tam kendini bırakacakken birden gün ağarmaya başlar, günün ağarmasıyla birlikte sabah kuşları cıvıldaşır, sonra yaprakların yeşilleri parlamaya başlar adamın gözünde ve kısa süre okula gitmekte olan çocuklar gelir ve ağacın üstünde oturan adamdan dut toplamasını isterler. Adam dutları çocuklara verir ve kendi de yer, dutun tadı öyle güzeldir ki adam hayatın güzelliğinin farkına varır yeniden, içi yaşamla dolar. İntihardan vazgeçer ve eve gider. Karısı henüz uyanmıştır, adamı ve dutları görür, ikisi de mutlulukla gülümser.

 

Her iki hikâye ilk bakışta aynı gibi görünse de aslında hissettirdiği şeyler farklıdır. İlk hikâyede hayat tüm zorluğu ile adeta savaş açmıştır ve tüm bu çaresizlik içinde güzelliği görmek ve ona da yer açmak fikri vardır, rahibin akibetini bilmeyiz. Tek bir an içinde görüntü donar gözümüzde.
İkinci hikâyede seçimler vardır. Filmde, yaşlı adamın da sözünü ettiği bakış açısı. Bu bakış açısı hayattan, umuttan ve güzellikten yanaysa bizi kurtarır, çevremizi iyileştirir.

Sonu bir meyve yemeyle biten iki hikâyenin anlatımı farklıdır. Biri zorlukları ve ölümü vurgular anlatımda, diğeri güzelliği ve hayatı.

Masalcıların yorumu ve anlatımı da işte böyle anlarda ve yerlerde farklılıklar gösterir. Her anlatım anlatıcısıyla şekillenir. Her kültür de bir anlatıcıdır. Verilen mesaj aynı gibi görünse de anlatımda vurguladığımız hisler, dinleyeni derinden etkiler.

Bizi bir hikâyede etkileyen şey duygulardır. Kelimelerin gücü, içindeki anlamı açığa çıkardığımızda görünür. Hayata baktığımız pencere, öğretilerimiz, kültürümüz ve o anki halimiz anlatımıza yansır. Bu kaçınılmazdır ve güzeldir de. Bence önemli olan kendi düşüncemizi  dinleyene dayatmak yerine hem masalın akışının yolunu açmak hem de içine kendi dokunuşumuzu saygıyla ve nazikçe koymak. Bunun için de kendimizin peşine düşmek ve fark etmek başlangıç olabilir.

Hepimize sağlıklı, güzel ve tatlı günler diliyorum.

 

  • Kirazın Tadı filmindeki bahsi geçen sahneyi izlemek için tıklayınız.
Henüz Yorum Yapılmamış

Cevap Yaz

E-Posta adresiniz paylaşılmayacak.