Masallar eski zamanlarda hayatlarımızın bir parçasıydı. Dinlemek ya da anlatmak için ayrıca bir çabaya girmeden, evimizde ya da komşu evinde masallarlar dinlerdik. O zamanlarda masalları herkes anlatmazdı. Masal anlatmaya yatkın olan ve masalları ilgiyle dinlenen kişiler anlatırdı masalları. Her ailenin kendi repertuarı olduğu gibi eğer şanslı iseniz köyünüzde pek çok masalı anlatan bir kişi de olurdu ve bazen gezgin masalcılar köyünüzü ziyaret ederdi. Bu sayede dinleyerek öğrenebilir, en sevdiklerinizden bir seçki yapabilir, çocuklarınıza, torunlarınıza aktarabilirdiniz. Eskiden…
Sözlü kültürden uzaklaştığımız noktada, yazının hayatımıza girmesi ile birlikte özellikle büyük şehirlerde masal dinlemek her çocuğa nasip olmadı. Masallar ya demode bulundu ya da sakıncalı. Bir süre sonra onların güzelliği ve önemi kitleler tarafından yeniden anlaşılınca, masal anlatmak ve dinlemek gündelik uğraşlarımızın arasında yerini aldı. Evlerde, okullarda, tiyatro salonlarında, yoga stüdyolarında, festivallerde anlatılmaya başlandı. Masal anlatıcılığı eğitimleri yaygınlaştı ve masal anlatıcılığı dünyanın en eski ve şimdi de yeni çağın mesleği olarak hayatımıza girdi ve pek çok tartışmayı, çekinceyi, savunuyu da beraberinde getirdi.
Masalların ve anlatıcılığın böylesine dikkat çektiği noktada, anlatıcılık yapmak isteyenlerin karşısında pek çok yol beliriyor ve kişiler bu işe nereden ve nasıl başlayacaklarını merak ediyorlar.
Masal anlatmaya nereden başlamalıyım?
Masallar, hayatımızda aktif olarak var olmazken masal anlatıcılığına başlamaya karar vermiş kişiler olarak öncelikle bolca masal okumalıyız.
Pek çok masal dinliyor, sözlü kültürü hayatımızda aktif olarak yaşıyorsak sevdiğimiz masalları kaydetmekle işe başlayabiliriz.
Masal dinleyerek büyümediysek, bir masal dinledik, çok etkilendik ve masalları paylaşmak istedimizi düşündüysek o zaman pek çok masal okumalı ve sevdiğimiz masalları kaydetmeliyiz.
Elimizden geldiğince dinlemeli, okumalı, çeşitli kültürlerdeki izlerini araştırmalıyız.
Anlatmaya nasıl başlamalıyım?
Sevdiğimiz masalları bulduktan sonra onları imgelere dönüştürmeliyiz. Bu noktada masalları kitaptan okuduğunuzu varsayarak öncelikle onları “kelimelerden” özgürleştirmeniz gerektiğini söyleyeceğim. Masal, zihnimizde kitapta yazılmış kelimeler değil de imgeler şeklinde var olmalı. Bu da onu derinlemesine hayal etmekten geçiyor, hayal ettikten sonra anlatıma çevirmemiz gerekiyor. Bu noktada masalı kendi cümlelerinizle yazabilirsiniz. Hayal ettikten sonra mutlaka anlatın, öncelikle bir ya da iki kişiye. Masallarınızı anlatmaya öncelikle güvenli ortamlarda başlamanızı öneriyorum, yakın çevreniz ve arkadaşlarınız bu noktada sizin dinleyici kitlenizi oluşturmalı ve güvendiğiniz kişilerden bu konuda geri dönüşler almanız çok önemli ancak anlattıktan sonra herkese nasıl olduğunu sormayın, bu paylaşım için gerçekten fikirlerinize güvendiğiniz ve sizi eleştirileri ile yıldırmayacak, destekleyecek ve objektif bakış açısı ile yapıcı bir şekilde yönlendirecek birini seçin ve kendiniz de kendinize karşı bu şekilde davranın.
Masalın kendinizle bağlantısını bulun.
Bunca masal arasından neden bu masalı seçtiniz ve bu masal sizin için ne ifade ediyor? Bunu anladığımızda paylaşımımız daha samimi olacaktır. Anlamadığımız bir şeyi anlatamayız, anlatsak bile dinleyen kişide derin bir etki bırakamayız.
Masalcı denince aklımıza yaşlı, bilge kişiler gelir. Onlar bize masallarla deneyimlerini aktarırlar. Günümüz masal anlatıcılarının çoğunu ise genç kişiler oluşturuyor. Burada masal eski işlevini yitirdi mi sorusu aklınıza gelebilir. Masallar, çok eskidir, onların kendileri bir büyükanne ve büyükbaba gibi bize öğütler verir. Bu bilgelikleri almak, onu anlamak aktaran kişinin işidir.
Peki bir masalcı masalı anlamadan da anlatabilir mi? Tabi ki bu mümkün, masallar öylesine güçlü imgeler ve arketipler içerir ki dinleyende derin bir etki yaratır. Anlatılmadığında, okunduğunda bile bizde etki bırakması bu yüzdendir. Ancak masallar en etkili olarak anlatıldığında ve samimiyetle anlatıldığında etkilidir. Bunun da yolu onu anlamaktan geçer. Anlamak, çaba göstermek, emek vermek demektir. Hayatımızın her alanı gibi bu alanda da anlamaya harcadığımız emeğin karşılığını derinleşme olarak alırız. Masaldaki sembolleri anlamak ve bilmek için bu alanda çalışmalar yapmak gerekir. Bu emeği vermek de masallara duyduğumuz saygı ve sevginin göstergesidir.
Bu üç aşamayı tamamladıktan sonra masal anlatmaya başlayabilirsiniz, bir masalı ne kadar çok anlatırsanız o kadar ustalaşırsınız. Çalışırken derinleşmek, bedeni serbest bırakmak, sesi kullanmak, kelimeleri kullanmak, bakışları, jestleri, mimikleri kullanmak çalışmayla gelişecek becerilerdir. Bunlar için alıştırmalar yapmak, kendini gözlemlemek ve çalışmak gerekecektir. Masalları hangi alanda anlattığınıza bağlı olarak çalışma şekliniz değişecektir. Öğretmenseniz ve yalnızca sınıfınızda anlatıyorsanız işin eğitim kısmında da ustalaşmak gerekecektir. Burada masalların derin anlamını bilmek daha çok işinize yarar. Birebir çalışmalarınızda, örneğin koçlukta kullanacaksanız çalışmalarınızda masal seçimleriniz önemlidir, bu noktada ne kadar çok masal bilirseniz o kadar iyi olacaktır. Sahnede, bir performans olarak anlatıyorsanız çalışmalarınız daha farklı olacaktır, hem sahneleme ile ilgili hem de repertuar oluşturmakla ilgili çalışmalara yoğunluk verebilir, kendi tarzınızı oluşturmak konusunda çalışmalar yapabilirsiniz.
Eskiden, masallar bizlerin gerçeği iken onları anlatmak, onları anlamak ve hissetmek olağandı. Hayallerden uzaklaştıkça, somut gerçeklik dünyasında hapsoldukça masallar uzak birer fantezi ürünü olarak kaldılar hayatlarımıza. Şimdi masallara yeniden yaklaşmaya çalışıyoruz, bunun için emek veriyoruz. Anneannelerimiz için masal anlatmak kolaydı, bizler için zorlaştı. Bu özelliğimizi yeniden kazanmak için, hayal dünyamız ile bağlantımızı hatırlamak için zihnimizi esnetmek, bakış açımızı genişletmek gerekir ve bu da ancak bilinçli bir çalışma ile mümkün olabilir.