***** Görsel Satyaki Sarkar isimli sanatçıya aittir.
Bir önceki yazıda runeleri kullanabilmenin gerekliliklerinden biri olan rune bilgisine bütünüyle hakim olma üzerinde durmuştuk. Şimdi yine runelerin hayata etki etmesine olanak sağlayan veşahsi uygulamalarda runelerin gücünü artıran etikler ve erdemler konusundan bahsetmek isterim. Hemen hemen tüm yazılarda Havamal’a atıflarda bulunuyorum. Özetlemek gerekirse Havamal, İskandinav mitlerinin toplandığı temel kaynak olan Edda’daki bir bölümüdür. Har’ın Sözleri anlamına gelir. Har Odin’in isimlerinden biridir ve “yüce olan” anlamına gelir. Runeler Odin’in insanlara armağanıdır bu yüzden Odin kültlerindeki erdemler aynı zamanda rünik etikler olarak geçer. Bu yüzden Havamal’da geçen öğütler rune bilgisinin aktarılırken rune etikleri olarak sunulur. Aşağıda sıraladığım ve Havamal’dan elde edilen bu erdemler metnin içine o kadar dağılmıştır ki tüm Havamal’ı buraya sığdırmam mümkün olmadığı için Havamal’ı okuyup bu erdemlerin daha farklı örneklerine ulaşabilirsiniz. Aşağıda sıralanan erdemlerin hepsinin ortak bir öğüdü vardır: yolundan sapma. Sadece rune öğretileri için hangi hayat yolunda yürüyorsanız bu yolu her daim merkezde tutmak önemlidir. Etrafında ve kendi içinde ne yaşanırsa yaşansın rune bilgeliğini hayatına işlemeyi arzulayan kişi her daim yoluna sadık olmalıdır.
1. Zihin ve Zihinsel Bütünlüğün Korunması
Bilgi, bilgelik (bu sadece akıl değil aklın, kalbin ve deneyimin bir ataya gelmesiyle oluşan bir durumdur ancak yine de bilgelik, bilginin işlenmesiyle meydana geldiği için bilgeliğin tohumunu atan yine bilgi ve akıldır) ve strateji İskandinav toplumlarında çok önemli bir yere sahiptir. Kas gücünden ve maddi zenginlikten çok daha önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden Thor, Tyr veya Freyr değil Odin her şeyin babası, tanrıların babası olarak inançlarının merkezinde yer edinmiştir. Havamal’ın neredeyse tamamında zihnin aktifliğinin korunması, bulandırılmaması, yürüdüğün yoldan başka yerlere yönelmemesi için öğütler verilir. Örneğin alkol belirli bir miktarda alındığında kutsaldır ve kişinin özünü ortaya çıkarır ancak fazla alındığında zihni bulandırır, bu yüzden sarhoş olmaktan uzak durmak gerekir (Havamal 11, 12, 13, 14, 17, 18, 19). Eğer çok önemli bir işi, zanaatı yoksa runeleri öğrenen kişi erken uyuması, erken uyanması gerekir, aksi halde zihin tüm gece bilinçdışının ortaya çıkardığı düşüncelerde boğulur, sabaha tükenmiş olur ve gün boyu her şey ona külfet olur (Havamal 23).
2. “Ben”liğin Önemi
Zihinnin önemi ve bu başlık altında bahsedeceğim benliğin önemi, zihni pratiğin dışında bırakan Budizm, Yoga, Taoizm gibi uzak doğu öğretilerine ve felsefelerine ters düşüyor gibi görünebilir. Ancak daha derin baktığımızda zihinden ve benlikten anlık olarak soyutlanmakla bunların farkında olup bunlara değer biçmek birbirlerini tamamlayan şeylerdir. Rune etiklerinde ego, yine fazlaya kaçmadan dengede olduğu müddetçe önemlidir. Rune pratikleri yapan bir kişi etrafında olaylar olup biterken her zaman kendisinin bu olaylardaki konumunu sorgular ve buradan çıkardığı dersle bir sonraki adımına karar verir. Kendi benliğiyle ilgili keşfettiği şeyler büyüleyici, sevindirici, can sıkıcı, üzücü, yıkıcı olabilir ama kendini bilme yolunda ilerleyebilmek için bunlardan kaçmaması gerekir. Bu yüzden Havamal’da sürekli yalnız olan ve yalnız olmaktan mutlu olduğuna inanan kişiler eleştirilir. Çünkü başkasını tanımadan kendini tanımak mümkün değildir (Havamal 47, 57, 58, 120, 123). Bunu yaparken kibirlenmemek veya kendine acımamak burada önemli bir noktadır. Başkasını tanırken, başkasına yardım ederken cömert olmak ve egoyu çok fazla ön plana çıkarıp kendini üstün veya zavallı konumuna getirmemek gerekir. Kibir ve suçluluk kişinin yolunu baltalayan en büyük iki düşmandır.
3. İlişkiler
Modern yaşamda ikili ilişkiler, sevgi ve aşk çok ön plandadır. Herkes aşktan ve ilişkilerden muzdarip olduğundan yakınmaktadır. Diğer bir taraftan eski İskandinav halklarının yaşamlarına, mitlerine ve öğretilerine baktığınızda aşk tam tersine önem sırasında gerilerdedir ve iki kişinin kuracağı en kuvvetli bağın arkadaşlık ve misafirperverlik olduğuna inanılır. Aşk, doğru kişiyle yaşanmadığında kişinin zihnini bulandıran, onu aptallaştıran ve yolundan uzaklaşmasına neden olan bir duygudur. Havamal’ın 92.dörtlüğünde ve özellikle ikinci bölümdeki dörtlüklerde Odin, aşka dair çok güçlü bir ihtiyaç hissetmenin ve tüm hayatı aşk ve bir partner etrafında yaşamanın bilge insanları budalalara dönüştürdüğünü söyler. Üstelik aşk, iki ruhun birbirine karışıp harmanlanmasıyla mümkün olacağı için aşkın ancak çok güçlü bağları olan dostluklardan çıktığına inanılır (Havamal, 44). Dostluk ve gerçek arkadaşlık ise çok önemlidir. Kişinin zenginliği mal varlığıyla değil sahip olduğu gerçek arkadaşlıklarla ölçülür. Arkadaşlık bir dostluk bağının yanı sıra müttefikliktir. Anlaşmalar ve kuralları vardır ve her iki kişi de bu anlaşmalara sadık kalmalıdır. Bilgelikle ilişkilidir çünkü arkadaşını tanıyarak kendini tanımak mümkündür. Havamal’da bilge olmayan birinin dostu olmadığı, hayat deneyimlerini ve bilgeliklerini dürüstçe paylaştığın birinin asla aranızdaki dostluğu bozmayacağı anlatılır. Kıyamet Ragnarok’u getiren en büyük sebeplerden biri insanların artık dostluklar kuramamasıdır. Tıpkı zihnin önemi gibi arkadaşlığın ve misafirperverliğin önemi de neredeyse Havamal’ın tümünde, özellikle ilk bölümde anlatılır. Satır satır hiçbir kıtayı buraya eklemedim ama kendi arkadaşlarımın da bu yazıyı okuduğunu düşünerek Havamal’dan (34) onlara bir gönderme yapmak isterim:
Afhvarf mikit er til ills vinar,
þótt á brautu búi, en til góðs vinar
liggja gagnvegir,
þótt hann sé firr farinn.Uzundur giden yol sahte arkadaşa
Yolunun üzerinde olsa da
Ama düzdür yollar ve kısadır aynı zamanda
Sadık bir arkadaş çok uzakta olsa da
4. Saygı
Rünik öğretide en büyük saygı atalara duyulan saygıdır. Her zaman atalar onurlandırılmalı ve rehberliklerine saygı duyulmalıdır. Atalara saygının olmadığı bir yerde insanlığa dair bir şey kalmamıştır. Şu anda “kişisel gelişim(!)” sektöründe atalardan bağları koparma, atalardan özgürleşmeyle ilgili çalışmalar moda olmuş durumda. Bunun çok tehlikeli ve yıkıcı olduğunu buradan ilgililere duyurmak isterim. Birinci başlık altında da anlattığım gibi başkasına saygı duymanın ilk adımı kendi değerini bilmek ve mütevazi bir şekilde kendini yüzeltmektir. Kim olursa olsun kibirli olmadan, kendini üstün görmeden karşı tarafı dinleyebilmektir. Havamal’da (111) Odin bile, tanrısal bir varlık olmasına rağmen oturup zamanını insanları dikkatle dinlemekle geçirir. Saygılı bir dinleme ve davranma eyleminin en kritik noktası karşıdaki kişiyi iyi ve kötü kavramlarıyla yargılamamaktır İyi ve kötü modern zamanlarda uydurulmuş kavramlardır. Bu kavramlar zihni ve ruhu tam bir kaosa ve kişiyi suçluluk duygusuna iter. Rune bilgeliğinde en yüce saygı ve cömertlik erdemiyse ne olursa olsun kişinin hayat yolunu sezmek ve ona bunun için uygun kapıları açmaktır. Ama burada yine kritik nokta ona acımadan, onu aşağıda görmeden bunu yapmaktır. Şefkat (ingilizcede compassion) tehlikeli bir kelimedir çünkü acıma duygusuyla karıştırılır. Latince “compassio” kelimesinden gelir ve bunun anlamı “paylaşılan sefalet”tir.
5. Fedakarlık
Odin önce evrenin olasılıklarına hakim olmak için bir gözünü, runelerin bilgisini almak içinse kendsi hayatını feda etmiştir (Havamal 137, 138). Eğitimlerde katılanlara anlattığım şeylerden biri, bir rune sembolü, özellikle bireysel çıkarlar için kullanılırsa o sembol o kişiyi sınayacak ve kişi kimi zaman küçük, kimi zaman büyük fedakarlıklarda bulunması gerekecektir. Bu sadece rune bilgeliğinde böyle değil tüm ruh yolları için geçerli bir etiktir. Yürüdüğün yolu ne kadar kalpten yürümek istediğini kişinin kozmosa ve kendine kanıtlaması gerekmektedir.
6. Bedensel, Dünyevi ve Maddi Hazlar
Yemek, içmek, cinsellik, sanat, toprak işleri ve zenginlik gibi kişiyi topraklayan, bu dünyaya bağlayan dünyevi şeyler kötü değildir ve asıl bunların reddedilmesi erdemsizlik olarak geçer. Neşe ve hazla doğrudan ilişkili olan Wunjo rune sembolü bize bunların sağlıklı olduğunu ve en iyi şekilde yaşamamız gerektiğini anlatır. Eğer ayaklarımız toprağa basıyorsa, nefes alıyorsak, düşünebiliyorsak, kalbimiz atıyorsa, sevdiklerimiz, sevmediklerimiz, mutluluklarımız, sevinçlerimiz varsa biz bu alemde, bu dünyada yaşıyoruz demektir. Bu net bir şekilde böyledir ve tartışmaya kapalıdır. Ancak Havamal zenginlikle ilgili bir uyarıda bulunur (5, 20, 75, 78). Çok fazla paranın, çok fazla refahın, çok fazla malın mülkün ve zenginliğin paylaşılması, bağışlanması gerkir. Paranın insanları budalalaştırdığı yazar (75). Kazanç çok olmasa da bir miktarının dağıtılması, elden çıkması gerekir. Aksi halde başkasına faydası olmayan kazanç yalnızca karmaşa getirir.